Beklenilen yazının ikinci kısmını anlatayım mı artık :)
Hani olur ya belki kaçıranlar olduysa kına gecemin ilk bölümünü ŞURADA yazmıştım. gelelim işin en keyifli olan kına yakılma kısmına...
Bindallı için bu sene çok fazla hint yada hürrem konsepti olduğu için ben neyse o olmak istedim. Fakat herkesin tercihi gibi kırmızı yerine kına yeşili tercih ettim. Teflerle bir koreografi hazırladık, Candan Erçetin - Kızılcıklar Oldu mu? - şarkısıyla beraber dans ettik. Üstümü değiştirip, bindallımı giyip ışıkla salona şarkı eşliğinde girdim, herkesi şaşırttım :)
Tam alt fotoğrafta öyle güzel yakalamış ki fotoğrafçım kapıda damadı görüyorum. Ağzım kulaklarımda çünkü Karadeniz tarafında kına tepsisini damat getiriyor. Eee tabii durum karşısında şok olup utanan damadın kapıdan bakışlarına şahit olmak çok eğlenceli idi :)
Bu kadar oynayıp göbek atma yeter, kına yakmaya geçelim artık!
Kız ağlayana kadar kına alayı dönermiş. Bende bizim herifin esprileri yüzünden ağlamak yerine hep kıkır kıkır gülünce sanırım 3 şarkı döndü kızlar. Artık ayaklarına kara sular indi ve ellerindeki mumlar eriyip yukarıdaki görselde göreceğiniz üzere yanmaya falan başladılar. Orkestra 3. şarkının sonunda pes etti ve kına yakımına geçtik.
Kınamı teyzem yaktı. Elbet çok duygulandım ama en başından kendime ağlamamak, göz yaşı dökmeden evime girme sözü vermiştim. En mutlu günlerimi güzel anılarla hatırlamak istedim size de tavsiyem büyük sözler verin. Ağlamıyorsunuz ve rabbim herkese telli duvaklı gelin olmayı nasip etsin. Ailem bana 16 saat uzakta artık. En çok ağlaması gereken gelinlerden biriyim. Hiç göz yaşı dökmeden, arkama bakmadan gelin oldum.
Her neyse...
Kına yakıldıktan sonra damatla karşılıklı bir çiftetelli oynayarak bitirdik. Sonrası malum, gelen davetlilerle fotoğraf faslı!
Kınayı hiç sevmeyen biri olarak kendi kınamı öyle çok sevdim ki. Elimden çıktığında çok üzüldüm atta. Rabbim herkese nasip etsin, çok özel duygular!
İşte kına kısmı da bu kaaa!
Eee nasıl buldunuz kınamızı, beniii?