HAFTANIN KONUĞU '' MİYUKİ'' VE CUMA YAZISI '' AH ŞU KOZMETİK SEKTÖRÜ '' ***
cuma konuk 5/11/2012 01:30:00 ÖSEee Cuma geldi çattı!
Ve benim size heyecanla tanıştırmak istediğim biri var ki oda miyuki :)
Onu bir kere tanısanız bir daha her yazısını heyecanla beklersiniz. Türkiye 'de değeri bilinmeyen bloggerlar biridir bence.. Kalemine, hayata bakış açısını cümlelere döküşüne hayranım. Üstelik bir de '' bende yazsam mı Cuma günü '' dediğinde seve seve dedim.
Haa bir de bize özel bir torpil, miyuki ilk kez burda yüzünü gösteriyor :)
Hadi bakalım sıra onda bakalım bize neler anlatacak..
Keyifli okumalar ;)
.......
İlk defa bir bloga misafir oldum, çok heyecanlıyım! Nimo bloguna misafir yapınca yerimde duramadım!
Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi, 22 yaşında ortalama bir hatunum.
Bu da bugünkü yazım, umarım keyif ile okursunuz!
Makyaj malzemeleri ile olan ilişkim 1. sınıfa giderken babamın eve bir kutu içerisinde bordo oje ve ruj getirmesiyle ciddi anlamda başladı! Babamın tutumunun ciddi anlamda ne kadar doğru olduğuna girmeyeceğim ama o kutuyu bana hediye ettiği an dünyalar benimdi! Minik sırt çantam ile her yere giderken kutuyu yanımda taşıyordum ve benim geldiğim 10 metre öteden duyulan kutunun çıkırtılarından anlaşılıyordu. O ojeyi öyle çok yere sürdüm, o rujla boyamadığım yer kalmadı ama sonunda hevesimi de aldım. Sonra üniversiteye kadar hiç makyaj malzemeleriyle ilişkim olmadı.
Üniversite hazırlıktayken ufaktan bakımlı olmaya, kalem sürmeyle başladım. Sahi ben hazırlıktayken çok bakımlıydım, sonra ne oldu da bu hale geldim pek bilmiyorum. Sanırım o arada bir şey oldu ve ben kaçırdım.
Üniversitenin ortalarındaki makyaj denemelerim ise pek acıklı oldu.
Mesela ilk pembe far denememde komşunun kızı koca ağzını sonuna kadar açıp bağırarak “Aaaaa sen niye böyle palyaço gibi oldun!” dedi. Çocuğu böyle bağırıp da beni rezil ettiği için gırtlaklamayı çok istedim. Şöyle bir tokat atabileydim iyi olurdu ama “Aaa küçük şakacı!” deyip çocuğu kucağımdan indirdim, bir daha da görmek istemedim.
Bir keresinde de gotik akımının etkisiyle gözlerimi siyaha boyayıp sokağa çıktım. Sanıyorum ki bir Amy Lee’yim, bir Avril Lavinge’im ama nerde? Önce bakkal koştu önüme, “Yavrum gözlerine n’oldu?” diye, adamcağız uzaktan sanmış ki düşmüşüm de gözlerim mor mor! Sonra içimden “hıh sen ne bilirsin ki!” diyip ilerlememe kalmadı yakışıklı bir grup karşı cins bana bakıp kıkırdamaya başladı, o an anladım ki ben gözlerimi kopkoyu boyayınca gotik değil panda oluyorum, vazgeçtim bu tarzdan da.
Sonra turuncu far ile ruj denedim, ağladım sandı insanlar. Avon’a abandım, bütçem çöktü! Rimel sürdüm bol bol, kirpiklerim birbirine yapıştı ve 2 saat ayırana kadar uğraşmaktan yolundu zavallılar; gözümün içine simli kalem sürdüm, iki gün kırmızı gözlerle dolaştım tahrişten; rujumu paylaştım, dudaklarım yara bere içinde kaldı; aseton yokken oje çıkarayım dedim, tırnaklarım soyuldu; allık ile tam işler yolunda dedim, boynumla olan 8 tonluk fark kapanmadı; fondöten kullandım, sivilcelerim azdı!
Kozmetikle olan yıldızım bir türlü barışmadı!
O yüzden ben de kozmetiğe küstüm, ha olur da bir gün şöyle güzel bir hediye alırım falan o zaman belki tekrar başlarım. Yoksa şimdilik, no make-up no cry!
Sevgiler,
Miyuki