Biliyorsunuz ki geçtiğimiz hafta hayata geçirdiğim '' HAFTANIN KONUĞU '' cuma köşelerim olacak artık. Şimdiden 4 hafta full dolu ve yazı hazırlayan bir çok kişi var.
Bu ilgiye öyle sevindim ki.
Burada, blogumda yeni yeni bloggerlar, kalemi güçlü, hayal gücü güçlü insanları tanıyıp, tanıştırmak, daha çok kişiye ulaştırmak inanılmaz keyifli olacak.
Hadi o zaman ilk konuktan başlayalım mı?
Seda...
Ben değil o size kendini anlatsın :)
''
Sed Kimdir?
"17 yaşında, bir sanat okulunda Bilişim Teknolojileri alanı, Veritabanı Programcılığı 3. sınıf okumaktadır.Şanlıurfa'da ikamet etmektedir. Ama hayalinde hep Bosna Hersek'e gitmek vardır.. Tam bil bilgisayar bağımlısıdır. Fenerbahçe'nin en fazla 5 futbolcusunun ismini bilen, ama o takıma ve renklerine aşık birisidir. Boş zamanında hatta boş zamanı olmasa bile boş zaman yaratıp harçlığı çıkarmak için blog-site, header vs. tasarlayan, bazen aklına gelen tasarımları hayatı geçiren bir kızdır :)
Aynı zamanda hoşuna giden kitabı birkaç saatte bitirebilir. Üstelik bu yaza kitap çıkarmayı planlıyor :) Yaklaşık 1,5 sene boyunca Stil Direktörü, Nimo Stylo, Rococosh ve Gizzy bloglarını çok sık takip ettikten sonra o da blog açmaya karar vermiştir :)
Kalemi kuvvetlidir, her sene en az 2 defa katıldığı yarışmalardan derece ve ödüller alır :)
Yazmayı çok sever ama okundukça çok daha fazla yazabileceğine inanır..
Bu yüzden Sevgili Nimo'nun bu cuma köşesinde yer almak ve Nomu'cuğunun o tatlı izleyicilerine yazdığı bu eseri okumaları ve düşüncelerini açıkça söylemeri için göndermiştir.. "
Ve Seda' nın Cuma yazısı :)
Saygıdeğer Ata’m;
Biliyorum, sana “Ata” denilmesinden hoşlanmıyorsun, "Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, sen de çok beğenerek soyadı olarak almışsın. Ben de sana çok yakıştırıyorum “Ata” lafını.
İlk annemden, babamdan, tarih öğretmenimden duydum namını. Sonra Nutuk adlı eserini okudum. “Vay be!” dememe müteakip, seninle ilgili bir de internette bir gezinti yaptım. Bu defa “Of be!” dedim içimden... Hakkında öyle iğrenç şeyler yazılmıştı ki! Bir şey hakkında yorum yapmaya kalksak o şeyin mahiyetinden çok zahirini araştırır olduk! Mesela birçok internet adresinde senin alkolik olduğunu, sıkı bir içici olduğunu yazmışlar. Oysa ki pek azdır senin uyku problemin olduğunu, günlerce uykusuz kaldığını ve sirozdan dolayı karaciğerinde sürekli su toplanması, dolayısıyla sık sık karaciğerinden su alınması gibi cerrahi bir işleme tabii tutulduğunda uyuman gerektiği için alkol aldığını bilen kişi sayısı... İnsanlık ne hale gelmiş! Şuan şehitlerimizin de kanının serildiği bu kutsal topraklarda rahatça nefes alıp verebiliyorsak şüphesiz ki bu senin sayendedir! Senin gayenin liderlik değil de vatanı kurtarmak olduğunu ben çok iyi biliyorum. Ve ileri görüşlü olman sayesinde yurdumun bayındır toprakları üzerinde yaşıyoruz. Zaten ileri görüşlülüğün ve çalışkanlığındı ruhumda taht kuran... Mesela “Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim, bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım” demişsin. Daha körpecik çocukken. Bir de tertemiz bir yüreğin vardı senin. Gittiğin yurt gezilerinde senin için kurban edilen hayvanlara bakamadığını, böyle durumlarda ya sırtını döndüğünü yada kesilmelerini engellediğini, atlardan sonra en sevdiğin hayvanın köpek olduğunu, "Fox" adını verdiğin köpeğin sana çok bağlı olduğunu ve yatağının ayak ucunda uyduğunu ben bilirim Ata’m!
Kararlılığın ve azmin ile sayısız milletle savaşmayı göze alıp, bu toprakları bize anamızın ak sütü gibi helal bir miras olarak bırakan senin, şimdi mezarındaki derin uykunda kemiklerinin ne denli şiddetle sızladığını iliklerime kadar hissedebiliyorum…
TDK’yı kurarken ne temiz düşüncelerin vardı, ne saf… Ömrün yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayalindi, bilirim.
Bağımsızlığımızdı Türk Dili’ne sahip olmamız. Öyle duru bir dilimiz var ki konuşurken göğsüm kabarıyor, gözlerim parlıyor.. Lakin geçenlerde gazetede gördüğüm, nutkumun tutulduğu bir yazıydı içimi körelten. İzninle o yazıyı paylaşmak istiyorum seninle;
Bağımsızlığımızdı Türk Dili’ne sahip olmamız. Öyle duru bir dilimiz var ki konuşurken göğsüm kabarıyor, gözlerim parlıyor.. Lakin geçenlerde gazetede gördüğüm, nutkumun tutulduğu bir yazıydı içimi körelten. İzninle o yazıyı paylaşmak istiyorum seninle;
Yıl:1965
“Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım. Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim.”
“Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım. Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim.”
Yıl:1975
“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Ne yapacağıma karar veremedim,heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum,yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'iyi akşamlar' dedim.”
Yıl:1985
“Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı akşamlar' dedim.”
“Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı akşamlar' dedim.”
Yıl:1995
“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fenâ hâlde kal geldi yâni... Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim. Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim.”
Yıl: 2006
“Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni… Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim, enjoy durumları yâni. Ama concon muyum ki ben, baktım ki o da bana kesik. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin. 'Hav ar yu yavrum?’’
Yıl: 2026
“Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden... Off, ay dont nov âbi yaa. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len bu manita. 'Hay beybi?”
“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fenâ hâlde kal geldi yâni... Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim. Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim.”
Yıl: 2006
“Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni… Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim, enjoy durumları yâni. Ama concon muyum ki ben, baktım ki o da bana kesik. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin. 'Hav ar yu yavrum?’’
Yıl: 2026
“Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden... Off, ay dont nov âbi yaa. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len bu manita. 'Hay beybi?”
Türkçe evrimleşecek son dildi belki de… Biliyorum, kızgınsın bana. Bana ve tüm gençliğe. Bakamadık senin gözünle emanetine... Bir an dönüp bu vatanı bölmek isteyenlere: “Hani hayat müşterekti?” diye sorunca odada yankılanan sesimin ardından uzun süren bir sessizlik alıyor yerini. “Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.” demiştin ya hani; dilim varmıyor söylemeye fakat gerçeklerin bu denli acı olması beni kahrediyor. Üzülerek söylüyorum ki bu topraklarda hala nefes alıp veren, taş devrinden kalma zihniyetini sürdüren, bu vatanı bölmek isteyenler karşısında zorluk çekiyoruz…
Hatta 1938 yılında İranlı bir şair de: “Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse, başına Mustafa Kemal gibi bir lider getirir.” sözüyle tam bunu anlatmak istemiş.
Ama keşkelere yer vermek istemediğim şu hayatımda bir keşke ışığı yanıyor. “Keşke...” diyorum, “Geri getirebilsek O’nu!..” gelemeyeceğini bile bile.
Sen yoksan; noksan bir hayat yaşıyoruz şimdi biz…
Yerin boş, yokluğun bizim için büyük bir acı, bizi bizden alan…
Neticeye bakacak olursak beni teyit edecek birilerini gündüz vakti elimde fenerle arasam bulamam…
Seni çok özlüyoruz…
Gelmiş geçmiş en kıdemli başöğretmen ve başkomutanına, saygılarımla...
Not : Sizlerde Cuma günleri bu klavyeyi devir alıp, Nimo Stylo' da gönlünüzce bir şey karalamak isterseniz siyah_ucurum@hotmail.com a yazı gönderebilirsiniz :)
RENKLİ GÜNLER ^_^
RENKLİ GÜNLER ^_^